top of page
GÖKMEN GÜNDOĞDU

İstanbul Barosu’ndan ve 2003 mezunlarından özür diliyorum!

Yıl 2003... İstanbul Hukuk’ta son sınıftayız. Fuat diye bir arkadaşımız var. Memleketi, derslerindeki olağanüstü (!) başarısı, çalkantısız aşk hayatı gibi konuları çok dilimize dolamıştık. Allahı var, bir gün bile sitem etmedi. Bizimle birlikte o da güldü, eğlendi. Fırlamaydı da biraz. O kadar çektirmişiz ki Fuat’a, her fırsatta intikam almaya çalıştı.


Kalabalık olduğumuz bir gün konu mezuniyet sonrasında ne yapacağımızdan açıldı. Kimi yurt dışına gitmek gerektiğinden bahsetti, kimi akademik kariyer dedi, kimi memleketine döneceğini söyledi. Ama baskın görüş bir siyasi partiye yanaşmanın avukatlık için en doğrusu olacağıydı (Aradan geçen zaman bu arkadaşların ne kadar öngörülü olduklarını da gösterdi bu arada).

Derken Fuat lafa atıldı, “Ben zaten hepinizi parti üyesi yaptım” dedi. Anlam veremedik, komik olmayan bu şakaya zorla da olsa gülmedik. Meğer bu it her Taksim’e gittiğinde İstiklal Caddesi’nde imza toplayan İşçi Partisi standına uğramış, bizim adımıza imza atmış. Üye yaptım dediği de “Adı-Soyadı: Mehmet Demir, Baba Adı: Ökkeş, Doğum Yeri: Maraş” yazıp bir imza uydurmuş. Her gidişinde birimizin adını yazmış. “Siz misiniz benimle uğraşan” diye de pis pis sırıtıyor. Hayır yani, bir siyasi partiye bulaştırdığına mı yanayım, yoksa bula bula bu partiyi bulduğuna mı bilemedim. Yazık, adam da çıkıp “İstanbul’da 500.000 üyemiz var” diye böbürlenip 500 oyla yerine oturuyor sonra.


Aradan zaman geçti, mezun olduk. Herkes staj için iyi bir yer arıyor. İcra olmasın, şehir dışı işi olmasın, maaşı iyi olsun, Staj Eğitim’deki dersleri sorun etmesin vs vs. Ama öyle bir ilan yok, yok! Derken bunun bir eksiklik olduğunu fark ettim.


O zamanlar ilan bırakmak için siteye üyelik gerekmiyordu. Hemen açtım bir ilan. “Uluslararası faaliyet gösteren büromuza ticaret hukuku alanında yetiştirilmek üzere 5 stajyer aranıyor” dedim. “İcra işimiz yoktur” diye de özellikle belirttim. Stajyer maaşı o zamanlar ortalama 350-400’dü galiba, üç katını yazdım. İngilizcesi yeterli olmayanlar için dil kursu ücretinin tarafımızca karşılanacağını da ekledim. Sanırsın ilanı merhum Hasan Ali Yücel kaleme almış.


CV göndermek için e-posta adresi girmek gerekiyordu, Fuat’ın o muhteşem adresini verdim: “ragoktay@yahoo.com”. Cep numarası olarak elbette ki Fuat’ın cep numarasını yazdım. Ama bir sorun vardı, sabit hat numarası da gerekiyordu. Ne yapsam diye düşünürken aklıma mahalledeki sucu geldi. Ne zaman sular kesilse damacanalara kuyu suyunu basıp satıyordu adi herifler, itiraz edince de “işine gelmiyorsa alma” diye posta koyuyorlardı. Yazdım sucunun sipariş numarasını, gönderdim formu. Direkt yayınlandı ilan. Şimdi tek yapmam gereken yarını beklemekti!


Ertesi gün 11:30 gibi Fuat aradı; “Sen mi yaptın?” dedi. “Neyi?” dedim, dünyanın en masum, en naif ses tonuyla. “Sonra konuşuruz, işim var” dedi, kapattı. 15-20 dakika sonra tekrar aradı, “Oğlum sen mi verdin ilanı?” dedi. “Ne ilanı?” dedim, “İtin biri benim adıma ilan vermiş” dedi ve ilanı anlattı. Haberimin ve ilgimin olmadığını, diğer arkadaşları araması gerektiğini söyledim. Kapattı! Yarım saat sonra yine aradı, “Oğlum, bunu yapsan yapsan sen yaparsın. Baro’yu ara, ilanı kaldırt. Hacze çıkacağım, müvekkille buluşup para almam lazım, şarjım bitmek üzere ve telefon susmuyor” dedi. “Abi, ben vermedim. Baro’yu ara istersen, söyle kaldırsınlar” dedim. Aradığını, Baro’dakilerin de canının sıkkın olduğunu söyledi: “Sucunun biri aramış Baro’yu, ‘O.. çocukları, sizin yüzünüzden sipariş alamıyoruz’ diye küfretmiş abi” dedi.


Fuat fazlasıyla hak etmişti ama şimdiki aklım olsa yapmazdım. Dönem arkadaşlarımın duygularıyla oynamasam daha iyiymiş. 16 yıl sonra bir anlamı var mı bilmiyorum ama hem İstanbul Barosu’ndaki ilgili kişilerden hem de dönem arkadaşlarımdan samimiyetle özür diliyorum (Sucudan değil ama). Bu olaydan sonra Baro’nun ilan girmek için siteye üye olma şartı getirmesine vesile olmam ise tek teselli kaynağım!..


Etiketler:

1.524 görüntüleme
bottom of page